TLDR: Kitap güzel, içerik on numara, gidin okuyun.
Kitabı ödünç almış bulunmam dolayısıyla iki günde 270 sayfa okuyarak, yaklaşık 4 yıldır adam akıllı oturup kitap okumamış; okuduğu zaman da azar azar okumuş bir insan olarak konfor alanımın epey dışına çıkmış bulundum bu kitapla birlikte. Bir yandan da hoş oldu tabii böyle olması, bir şeyleri rahatsız etmiş oldum içeride. Peki bu durumdan rahatsız mıyım? Tam aksine böyle bir kitabı okumuş bulunduğum için oldukça mutluyum. Daha fazla uzatmadan kitabın konusunu ve birkaç alıntı ile birlikte yorumlarımı dile getirip yok olacağım ekranınızdan.
Kitap, sevdiği işi yaparken hayatı birden bire tamamen değişen James Clear abimizin "İşte atomik alışkanlıklar hayatıma böyle girdi." minvalindeki cümleleriyle başlıyor ve abimiz aslında kitap boyunca anlattığı atomik alışkanlıkları kitabın anlatım şekli içerisine güzelce yedirerek bir yandan da işlemeye başlıyor. Atomik alışkanlıklara biz, yani siz de aynı zamanda, o kadar uzak insanlar değilizdir sanıyorum. "Her gün kendini bir konuda %1 geliştirsen sene sonunda 37 kat iyileşmiş olursun!" şeklindeki motivasyon videolarına veya bu söze bir yerlerde mutlaka denk gelmişsinizdir. Yazarın atomik alışkanlık adını verdiği şey de tam olarak bunun üzerine inşa edilmiş, insan psikolojisini de işin içerisine sokarak ortaya akademik denilebilecek, belki de direkt akademik bir çalışmadır bilemiyorum, detaylı bir çalışma koyulmuş bir kavram. Kitap, atomik alışkanlıklar aracılığıyla kişinin istediği konularda alışkanlıklar edinebilmesini, atomik alışkanlıkları hayata entegre edebilmeyi konu alıyor.
"Sonuçları değiştirmemiz gerektiğini düşünürüz ama sorun sonuçlar değildir. Asıl değiştirmemiz gereken, o sonuçlara yol açan sistemlerdir. Sorunları sonuç düzeyinde çözdüğünüz zaman sadece geçici olarak çözersiniz. Temelli bir iyileşme için sorunları sistem düzeyinde çözmelisiniz. Girdileri düzeltirseniz çıktılar kendi kendilerini düzeltir." Abimiz burada çok mantıklı konuşuyor aslında. Zaten kitap boyunca da kendimi "Lan bu adam harbi doğru söylüyor he" demekten geri alamadım, bir farkındalık oluşuyor kitabı okurken insanda. Biz rahatsız olduğumuz bir durum karşısında, Hafize'nin not aldığı örnek üzerinden örnek veriyorum ben de, örneğin sabah erken kalkamamaktan şikayet ettiğimizde kendimize "Sabah erken kalkmam lazım." şeklinde bir girdi sağlıyoruz. Girdi hem net olmadığı hem de sorunun kaynağına -abimizin deyimiyle sistem düzeyi oluyor- yönelik olmadığı için birkaç gün sabah erken kalkmayı başarsak da ucu bir yerden sonra tekrar kaçıyor. James Clear abimiz yine onun tavsiyesi doğrultusunda sorunun ana kaynağı olan, benim özelimde, gece geç yatmak konusunda bir planlama yapıldığı taktirde, başarılı olmanın daha olası olduğunu savunuyor. Tabii kitabın ilerleyen safhalarında bu durumu pekiştirmek için birkaç tavsiye daha veriyor. Onlar da kitabı okuyanlara kalsın.
"Kişinin özüyle uyuşmayan bir davranış kalıcı olmaz. Daha fazla para isteyebilirsiniz ama kimliğiniz yaratmaktan çok, tüketen bir kimlikse, kazanmak yerine harcamaya doğru çekilmeye devam edersiniz... Geçmiş davranışlarınıza yol açan, altta yatan inançları değiştirmediğiniz sürece alışkanlıklarınızı değiştirmek güçtür." Bu alıntı ve yukarıda verdiğim örnek kapsamında kişinin kendisini "Nasıl erken kalkabilirim?" şeklinde değil de "Nasıl düzenli ve verimli uyuyan biri olabilirim?" şeklinde yönlendirmesi ve o yönde yontması daha isabetli olacaktır diye düşünüyorum. Yine kitabın sonlarına doğru abimiz Nietzsche'den "Yeterince büyük bir neden ile her türlü nasıl'ı yenebilirsiniz." şeklinde bir alıntı yapıyor. Bu "nasıl?" sorularına geçerli bir argüman sunup istediğimiz şeyin peşinden yürüdüğümüz taktirde olmayı planladığımız kişiye dönüşeceğimizi, o kişiyi kimliğimizin bir parçası haline getirebileceğimizi düşünüyorum. Yukarıdaki alıntıyı "İnsanın Anlam Arayışı" kitabında da okumuştum, orada daha çok hayatta kalmayı başarabilmek üzerine kurulmuş bir cümleydi. Burada alışkanlıkların kimliğe dönüşmesi açısından ele alınmış, hoş bir kullanım olmuş. İki kitap da okumaya değer kitaplar, tavsiye ederim.
"Bir davranışı ne kadar çok tekrarlarsanız o davranışla bağlantılı kimliği de o kadar pekiştirirsiniz. Hatta kimlik kelimesi orijinal olarak Latince oluş anlamına gelen essentitas ve tekrarlı anlamına gelen identidem kelimelerinden türetilmiştir. Kimliğiniz kelime anlamıyla "tekrarlı varoluşunuzdur." Bu kısım okurken beni çok etkilemişti çok doğru olduğu için. Harbiden de kişinin kimliği gündelik hayatta tekrarladığı pratiklerden meydana geliyor. Bundan birkaç yıl önce çok fazla espri yapan bir insan değildim mesela ben. Bir gün kendi kendime "Ya insanlar ne güzel ailesine arkadaşlarına espriler yapıyor, gülüyorlar eğleniyorlar. Ben de böyle olmak istiyorum." diye söylenmiştim. O zamana kadar benim pratiğimde, kimliğimde böyle bir kişilik olmasa dahi zamanla o davranışı uygulaya uygulaya o kimliği pekiştirmiş oldum bir nevi ben de. Bu yönden dikkate almaya değer bir alıntı olduğunu düşünüyorum.
"İnsanlar genellikle ürünleri, oldukları şey yüzünden değil, oldukları yer yüzünden seçerler. Mutfağa girip tezgahın üstünde bir kurabiye tabağı görürsem öncesinde aklımda olmamalarına ve çok da aç hissetmememe rağmen yarım düzine alıp yemeye başlarım." Buralarda artık en başlarda bahsettiğim "Lan ne kadar doğru konuşuyor ya." zirve yapmaya başlamıştı kitabı okurken. Yanlış da hatırlamıyorsam bu alıntının olduğu kısım kitabın diğer yarısındaydı, "Okudukça okuyası geliyor insanın" hissini de böylelikle güzel yedirmiş abim saygı duyuyoruz. Kendi gündelik hayatıma baktığımda, evde ve Eskişehir'de ayrı olsa da benzer örnekler mevcut, gerçekten bunun yürüyen örneği olduğumu düşünüyorum. Yurda giden yolun üzerinde marketler var, marketlerin girişlerinde de hep abur cubur reyonları bulunuyor. Sonuç olarak 79 kilo girdiğim Eskişehir'deki 4. senemde 94 kiloya ulaşmış bulunuyorum. Evde de masada ne görürsem onu çekiyor, ortalık yerde su görsem mesela soğuk su içesim geliyor. Özellikle su içme ve meyve yeme alışkanlığı oturtma ve abur cuburdan uzaklaşma açısından bu alıntının çok iş görebileceğini düşünüyorum. Abimiz ya aynı sayfada ya da sonraki sayfalardan birinde bu durumu örnekle de doğruluyor zaten.
"En iyi yaklaşımı çözmeye o kadar odaklanırız ki bir türlü eyleme geçemeyiz. Voltaire'in de dediği gibi, 'En iyi, iyinin düşmanıdır.'" Kendi hayatında mükemmeliyetçi bir insan olarak bu konunun üzerine tek bir kelime daha edemem maalesef. Hayatım başlayıp istediğim gibi bir şey çıkartamayacağım için yarım bıraktığım, başlayamadığım tonla şeyle dolu. Hoş bir durum değil.
Bu alıntılar dışında özellikle bahsetmek istediğim, kitapta ismine "Alışkanlık İstifleme Metodu" denilen bir metot var. James abimiz, edinmek istediğimiz alışkanlığı halihazırda sahip olduğumuz bir alışkanlığın üzerine veya iki alışkanlığın arasına yerleştirmekten bahsediyor bu metotla. Şahsen çok mantıklı bulduğum, tabii kitaptaki diğer tavsiyelerle birlikte değerlendirince çok daha mantıklı geliyor insana, bir metot. Bu konuda İslam zaten bize alın size üzerine istifleyeceğiniz; gününüzü beşe bölen ve her birini ayrı bir alışkanlık gibi değerlendirebileceğiniz namaz diye misler gibi önümüze koymuş. Bu metodu gündelik hayatımızı namaz üzerine inşa edecek ve kitaptaki diğer çeşitli tavsiyeleri de göz önünde bulunduracak şekilde planladığımız taktirde çok fazla verim elde edebileceğimizi düşünüyorum. Önümüzdeki günlerde deneyeceğim şeyler bunun üzerine olacak.
Yorumlar
Yorum Gönder