Yarım Kalmış Hikayeler - Bölüm 1: Yaşlı Adam
Beşkelam Düzlüğü, Yaşlı Adam’ın Evi
İhtiyar, Beşkelam Ormanları’na doğru içli içli bakarak evinin girişindeki ahşap verandayı tak tak sesleri eşliğinde adımlamaya başladı. Gözlerini insanın içini ferahlatan bu sisli ormanların üzerinde gezdirirken birkaç tane kuş, gözüne takıldı. Birbiriyle hoş bir ahenk içinde uçan bu kuşları takip ederken aklına çocukluk anıları geldi ve derin bir nefes alıp gözlerini kapattı. Günün birinde arkadaşlarıyla Sığdiyar eteklerinde koşuştururken yine böyle bir grup kuş üzerlerinden neşeli neşeli dans ederek geçmişti. Küçükken yakalamaca oynamayı, özellikle de Sığdiyar’ın çiçeklerle bezenmiş eteklerinde binbir renkli çiçeklerin arasında oynamayı çok severlerdi. Renk renk çiçekler insana sanki başka bir dünyaya düşmüş hissi verirdi. Bahar günleri etrafta uçuşan onlarca kelebekse bu görsel şölene yaratıcının küçük ama ustaca bir dokunuşuydu. O zamanlar bu topraklar insana gerçekten de yaşadığını hissettirirdi. Yine bir gün arkadaşlarıyla kovalamaca oynarken çiçeklerin ötesinde bir kız çocuğu belirmişti. Ömrünün büyük çoğunluğunu geçirdiği eşiyle de işte tam bu zaman tanışmıştı. İhtiyarın yüzünü, o küçük kız çocuğunun görüntüsü gözlerinin önünde yeniden belirdiğinde bir tebessüm kapladı. Sonrasında o tebessüm yerini buruk bir ifadeye bıraktı. Gözlerini açtığında başka bir kız çocuğu arkasında birkaç çocukla beraber ellerinde çiçeklerle neşeyle zıplayarak kendisine doğru koşturuyordu. İhtiyar, biraz sonra çocuğun sesini duymaya başladı.
“Dede! Dede! Bak anneanneme ne
topladım!”
İhtiyar, gözleri parıldayarak içten
bir gülümsemeyle karşılık verdi. Kız çocuğu heyecanla devam etti.
“Bunları hemen anneanneme götürebilir
miyiz? Lütfeeeen!”
İhtiyar başıyla hafifçe onayladı.
Dedesinden onayı kapan küçük çocuklar “Oleeey!” naralarıyla eve girip hızlıca hazırlandılar
ve yola çıktılar. Sığdiyar’ın eteklerini aratmayan rengârenk çiçekli yollardan
geçerek renk renk lalelerle dolu bir bahçeye girdiler. Çocuklar önden koşturarak
ihtiyarı arkada bıraktı. Dede, içinden “E tabii, ihtiyarladık artık. Onlar
koşmayacak da biz mi koşacağız?” diye kendi kendine söylenip güldü. İhtiyar
yavaş adımlarla çocukların yanına varınca çocuklar mezar taşının üzerine koydukları
çiçekleri gösterdiler. İhtiyar bir iç çekerek çocuklara gülümsedi ve gözleri
dolarak konuştu:
“Nasıl da yakışmış… Gençken de aynı
böyle çiçek gibiydi.”
Yorumlar
Yorum Gönder